Elimde bavulumla son otobüse yetiştim. Eğer yetişemeseydim, başka bir otobüse binmeye cesaret edemezdim. Verdiğim karardan o kadar emin değilim ki, ayaklarım geri geri gidiyor. Seçimlerimizle sınanıyoruz. Her yol ayrımını bir işaret sanıyor, sonra yanılıyoruz. İşte, seninle geldiğim bu yol ayrımında yanılmak istemiyorum.
Neden
ayrıldığımızı hatırlayamıyorum. Gurur muydu, inat mıydı? Neyin nesiydi? Hayat
bizi çağırıyordu, biz yan yana hayallerimizin peşine gidemiyorduk. Hayallerimiz
ortak olamıyorsa hayatımız da ortak olamazdı tabi. Karşımızdakini kendine
benzetme isteği, aşkımızın zulüm haliydi…
Yıllar bize öğretti,
hayallerimizle de sevdiklerimizle de barışmayı; ama seninle barışamadık.
Birlikte daha
cesur olunurdu, biz birlikte korkularımızdan besleniyorduk.
Sen, sonu
vuslatla biten rüyamdın, uyanıkken hiç kavuşamadık…
Ne zaman ki seni
daha az düşünür oldum, işte o zaman tekrar karşılaştık. Seni gördüğümde de
sadece kaçmak istedim… Kalbimi avuçlarına bırakıp kaçmak…
Benden sadece bir
gün istedin. Eskiye dönebileceğimize inandırabileceğin tek bir gün… Anılarımızı
sığdırabileceğin tek bir gün… Yeter dedin, o bir gün, hiçbir şey değişmemiş
gibi... Aramıza ne yıllar ne başka insanlar girmiş olur, biz oluruz… Sonra da
sadece biz oluruz. “Bavul da kalsın bizimle,” dedin. Bu bavulla ya senin
yanında kalacaktım ya da şimdi bindiğim son otobüse varacaktım…
Değişmişsin…
Dinliyorsun beni…Eskiden senin bir dünyan vardı, ben o dünyaya uymak
zorundaydım. Şimdi benim dünyamdasın. Sonu mutlu biten masallar gibi
anlattıkların… Seninle aynı hayali kurmak… Bir okyanusa dalmak gibi gözlerinin
mavisine dalmak… Sesin sıcacık, nefesin de… İmkânsız olduğunu bile bile bir an
kapılıyordum sana, gerçekten, ramak kalmıştı… Ne zaman bu kadar kendinden emin,
benden emin ve bizden emin oluverdin, şaşırıyorum. Oysa ben bu bavulla, başka
birinden emin “Evet” demeye gidiyordum. Ben giderken çıkageldin…
Sen artık
hazırdın, yanlış zamanda kaldın… Ben otobüste nefes nefese bir rüyadan uyandım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder