29 Ekim 2025 Çarşamba

Cumhuriyet 102 Yaşında




Yıkılmaz Kalemiz: Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Benim kentimdir” dediği Yalova’dan sesleniyorum. Çiftlikköy Meydanı bayraklarla donatılmış. Kulağımızda marşların coşkusu. Cumhuriyet çocukları meydanda, onlardan biri benim kızım, garnizon komutanının elinden ödülünü alıyor. Cumhuriyet’i yazmış, çocuk kalemini gönlünde büyüterek döktürmüş. Benim de söylemek istediklerim var o zaman…102 yıl nedir ki? Bizden sonraki nesillerin de göreceği nice Cumhuriyet Bayramları diliyorum. Coşkulu, tutkulu, inançlı…Ata’mızın dediği gibi ilim irfan peşinde koruyalım Cumhuriyet’i. Bugün bizden almaya çalıştıkları huzur ve neşenin inadına…

Cumhuriyet Nedir?

Cumhuriyet nedir? İdarecilerin seçimle iş başına geldiği bir yönetim şekli olan cumhuriyette esas olan halkın iradesidir. Halkın iradesi idarede söz sahibidir. Bizim içinse Cumhuriyet bu tanımın çok ötesinde bir milletin doğuş hikayesidir. Yokluk, açlık, hastalık, ölüm, vatan toprağının işgaliyle geçen karanlık günler sonrasında doğan ve hiç batmayan, batmayacak bir güneş Cumhuriyet.

Cumhuriyet Ne İster?

Atatürk, mücadelesinin en başından beri Türk milletinin geleceğinde Cumhuriyet’i gördü. Üretken, çağdaş ve ahlaklı bir millet olan Türk milleti için ilmek ilmek işlediği Cumhuriyet vizyonu, 29 Ekim 1923’te gerçekleşti. Aslında Cumhuriyet’in ilanı demek onun gereklerini de yaşama yerleştirmek, ilerlemek ve onu korumak demekti. Peki uzun yıllar harp görmüş, çocuğundan yaşlısına çilesini çekmiş, geleceğin umudu pırıl pırıl gençlerini savaş meydanlarında yitirmiş Cumhuriyet bizden ne ister?

Cumhuriyet, söz hakkının halkta olmasını ister. Atatürk “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek bunu vurgulamıştır. Halk seçme ve seçilme hakkına sahiptir.

Cumhuriyet, herkesin kanunlar karşısından eşit olmasını ister. Yönetimin hiçbir kademesinde ayrıcalıklı bir sınıf yoktur.

Demokrasi, laiklik, eşitlik, özgürlük ister. Cumhuriyet çatısı altında bu kavramları tanıyan ve yaşatan toplumlar varlığını refah içerisinde sürdürebilir. Gerçekten Ata’mıza kulak verirsek duyabiliriz. Ne olursa olsun ona sahip çıkmalıyız. Sorgulayarak, çalışarak, barış içinde ve asla yorulmadan…

Atatürk’ü ve Cumhuriyeti Anlamak İçin Kitaplar

Atatürk ve Cumhuriyet hakkında ne kadar bilgi sahibi olabilirsek mirasını da o kadar kuvvetli koruyabiliriz. En etkili yol da kitaplar. Tarihi, Atatürk’ün fikirleri ve Cumhuriyet’in bize kazandırdıklarını okumalı, okutmalıyız. Kitaplığımda önemli yeri olan okuduğum birkaç kitabı ilgi duyan, merak edenler için not ediyorum. Hepsinde Cumhuriyet’in kuruluşuna giden yolda neler olduğunu, fikirleri, dünyanın gidişatını, aslında dünya tarihinin de önemli bir dönemini okudum. Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, fikirleri, silah arkadaşları ve Türk halkının birliğiyle yürüttüğü mücadelesi aynı zamanda bir hayat dersi gibi. Cumhuriyet, sınavını da gücünü de bu tarihten alıyor. Tekrar tekrar okunmaya değer.  

·         Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk

·         Atatürk, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

·         Tek Adam Mustafa Kemal, Şevket Süreyya Aydemir

·         Cumhuriyet’in İlk Sabahı, Şermin Yaşar-İlber Ortaylı

·         Şu Çılgın Türkler, Diriliş, Cumhuriyet Üçlemesi, Turgut Özakman

Tarihten öğrendiğim bir şey var: Türkiye’nin, Türk milletinin yıkılmaz kalesi Cumhuriyet’tir. Türkiye Cumhuriyeti varlığını azimle, akılcı bir şekilde sürdürecektir. Bize ve gelecek nesillere emanet Cumhuriyet’in ilanının 102. yılını kutlarken kızımın cümleleriyle bitiriyorum: “Türkiye zor zamanlardan geçmiştir. İleride de karşımıza zorluklar çıkacaktır; fakat biz, birlikte hepsinin üstesinde geleceğiz. Köklü bir geçmişten gelen Cumhuriyet hep var olacaktır ve ilelebet bizimle yaşayacaktır.”

 

 

 

 

18 Ekim 2025 Cumartesi

Huzur'a Yolculuk

  


 

Zaman makinesine gerek yok. Bir kitap yeterli! 

Eski İstanbul’u semt semt, sokak sokak gezdim. Musikisiyle beraber… Bir nevi şu yaşımda o yıllara gittim... geldim…

Şahane Gözler Şahane…


* Her şey değişebilir, hatta kendi irademizle değiştiririz. Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir.

* İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir hayatı da olur.

* …Vatan ve millet, vatan ve millet oldukları için sevilir; bir din, din olarak münakaşa edilir, ret veya kabul edilir, yoksa hayatımıza getireceği kolaylıklar için değil.

*…Biliyordu ki, şartlar değişince insanlar da değişir.

* … Acaba hep böyle mi düşünürüz; ölümün mü, hayatın mı çocuğuyuz?

*Ne ölüm var ne de hayat var. Biz varız. İkisi de bizde. Onlar, ötekiler sadece zaman aynasından geçen küçük büyük arızalardı.

*… Hayır, hayat her çağda insanı zehirleyebilirdi.

*Biz düşüncelerimizi çok defa omuzlarımızda taşırız.

*Hiçbir şey insanoğlunun cesareti kadar güzel olamaz.

*Asıl mühim olan şey insandır.

*… Yolun büyüğü küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, yirmi bir yaşında İstanbul’u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. ‘Usul Üzerinde Konuşma’ da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca yirmi bir, yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih veya Descartes değiller diye, ölsünler mi? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğimiz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir.

*… İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır. Bilhassa korku vardır. İnsanoğlu korkan mahluktur.

* ”Atıl, diyordu. Atıl bu ava; yan ve yaşa!... Zira aşk yaşamanın tam şeklidir…”

* … İnsan kendi hayatını iradesiyle yapabilir…

*… Sevginin insan hürriyetine bir tecavüz olmamasını istiyordu.

*…İnsan ruhunun çalıştığı iki uç, aşk ve ölüm ister istemez birleşikti.

* “ Yokuşu duymuyorum artık. O kadar alıştım. Bu, sana doğru gelmek olduğu için beni yormuyor.”

* … Fakat ne yapabilirim. Madem ki o benim için artık her şeydir, o halde bütün kainatımla ona taşınacağım!

*… Aşk… dedi. Hayatın içimizde gülümseyen yüzü.

*… İhsan’ın en güzel tarafı, insan için yolları kısaltmayı bilmesidir.

* - Hepsini yapsan bile, birden bire gelen ölüm var.

   - İnsanoğlu onu kabul ediyor ama…onun terbiyesinde yetişiyoruz.

   - Başkaları için! Kendimiz için değil. Yakınlarımız, sevdiklerimiz için ölümü kolay kolay kabul edemeyiz. Kendi ölümümüzle bütün meseleler hallediliyor; fakat sevdiklerimizin yanımızdan gitmesiyle insan temelinden yıkılıyor. O zaman ne yapacaksın?......Halbuki insan doğduğu günden itibaren mağluptur, şefkate muhtaçtır.

* … İhsan hayata inanır; anlıyor musun? Hayat mucize ile doludur, der. Hayatın sırrı, ona göre gene kendisindedir.

* Yaşamak güzel, çok güzel şeydi. En güzel dua buna erişemezdi…..Yaşamak güzeldi; sabahlar, akşamlar vardı. Bin türlü güzel şeylerle doldurduğumuz saatler vardı.

* Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip, oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır.

* Yoksulluğa alıştım, ihtiyarlığa alışamadım.

* … Ona göre insan ruhunun en az tahammül edebildiği şey, -belki daha ötesi olmadığı, kendimize mühlet vermeden yaşamağa mecbur olduğumuz için olacak- saadettir. Istırabın içinden geçeriz. Tıpkı çalılık, taşlık bir yolda yürür, bir bataktan kurtulmağa çalışır gibi ondan sıyrılmağa çalışırız. Fakat saadeti bir yük gibi taşırız ve bir gün farkında olmadan yolun bir ucunda, bir köşeye bırakıveririz.

* İnsanoğlu güzel şeye düşmandı. Nasıl bilmeden kendi saadetini, başkasını saadetini yıkmak isterdi? İnsanoğlu huzurun, iyiliğin düşmanıydı, kendi kendisinin düşmanıydı.

* İnsan hayatı buydu. Yaşamak, başkaları tarafından muhasara altına alınmak, yavaş yavaş boğulmaktı. Yaşamak…

* Yahya Kemal, bizim romanımız şarkılarımızdır, diyordu, hakkı da var.

* “Gittin amma ki kodun hasret ile canı bile…”

* “Bir şey yapabilecek mi acaba?” Hayat fırsat verirse elbet yapardı.

* İnsan birdir. Çalıştıkça ve bir şey yarattıkça kendisini bulur, iş mesuliyeti, mesuliyet düşüncesi insanı doğurur.

*İnsan da hayatın maddi bir tarafıdır. Peguy’u okumadın mı? Ateş gibi; fakirlik insanı güzelleştirir ve asilleştirir. Fakat sefalet hoyratlaştırır; ruhen sefil eder. İnsanda insanı öldürür. İnsanlık şerefi ancak muayyen bir refah içinde mümkündür.

* Bazı kapıların bize kapalı görünmesi, önünde değil, arkasında bulunduğumuz içindir.

* Görünmezsen ne çıkar, ben seni kendimde taşıyorum!

* “Musiki, aşk için iyi vasıta değil…” diye düşündü. Çünkü musiki zamanın üzerinde çalışıyordu. Musiki zamanın nizamı idi; hali yok ediyordu. Saadet ise bugündedir. Mesut olmadıktan sonra niye sevmeliydi?

* Vakti olmayanlar acele ederler… Herkes kendi zamanının şuuruyla doğar. Benim işim aceledir.

* … Herkes az çok bir veya birkaç insanın yüzünden kötüdür. Emin olun buna… Her düşüşün altında bir başkası vardır. Ve herkes kendinin mezarıdır.

* - İnsan talihinin mahpusudur. Ve bu talihin karşısında imandan ve bilhassa ıstıraba katlanmaktan başka silah yoktur.

   - İmandan bahsediyorsunuz, aklın yolundan gidiyorsunuz.

   - Akıldan gidiyorum. Elbette akıldan gideceğim. Sokrat, akıllı aşık ihtiraslı aşıktan iyidir diyor. Akıl, insanın ayırıcı vasfıdır.

* Bilakis kainatın efendisi insan ruhudur.

* Var mı? Yok mu? Ben varım; yeter. Kendime herkesten fazla hiçbir hürriyet de istemiyorum.

* Bu kıskançlıktı. Aşkın öbür çehresi olan kıskançlık. Bütün hazların ve saadetlerin, bizi mesut eden tebessümlerin, ahitlerin, ümitlerin tekrar gerisin geriye dönüp, keskin bıçaklar, çok sivri neşterler halinde içimize saplandığı kıskançlık.

* - Bütün fecaat, insanın, insanla karşılaşa karşılaşa, en sonunda kendisini tanımayacak hale gelmesi…

   - Fikirler de öyledir: Hayatla karşılaşa karşılaşa tanınmaz hale gelir. Düşünce cesurdur ve kendisine karşı koyabilecek başka bir kuvvet bulunmamak felaketine maruzdur. Bir düşünceyi ne tehdit eder? Hiç. Fakat icra mevkiine koy, bakın ne hale girer. Her an değişir ve evvelki halini tutmaz.

* - Mesuliyetini taşıyacağın fikrin adamı ol! Onu kendi uzviyetinde bir ağaç gibi yetiştir. Onun etrafında bir bahçıvan gibi sabırlı ve dikkatli çalış!

* Evet hayatı yapmak isteyenler kendilerini cömertçe ona bağışlamalıdırlar.

* Hakikaten sevenler de karşılık beklemeden severler.

* - Niçin hayatın üzerinde duranlar insanı anlamıyorlar?

* Hayat ve insan ayrı şeylerdi.

* İnsanlara emniyet edilmeden yaşanmaz!

* Talihimizin en hazin tarafı neresidir, biliyor musun Mümtaz? İnsanın yalnız insanla meşgul olması. Bütün bina onun üzerinde kuruluyor; dışarda ve içerde. Farkında olsun olmasın, insan insanı malzeme gibi kullanıyor. Kinimiz, garazımız, büyüklük arzumuz, aşkımız, yeisimiz, ümidimiz hep onunla.

* “Çünkü hadiselerle beraber biz de değişiriz ve biz değişince mazimizi de yeni baştan kurarız.” İnsan kafası böyleydi. Zaman, ondan daima yeniden teşekkül ederdi. Hal, bu bıçak sırtı, hem mazinin yükünü taşır, hem de onu çizgi çizgi değiştirirdi.

* Fakat bu son ümittir… Son ümit nedir, bilir misiniz? Çok defa son ümit, temennilerimizin imkansızlığa akseden çehresidir!

* Sağlık, Yarabbim bize sağlık ver… Kuvvet değil, sağlık… İnsanoğlunun sıhhati… Hayatı olduğu gibi kabul edecek sağlık… Tanrılara benzer ömür istemiyoruz… Bize nasip olan ömrü yaşayalım… insanca yaşamak…

    Hiçbir şeye aldanmadan, kendimize yalan söylemeden, kendi yalanlarımıza, gölgelerimize tapmadan yaşamak…

*İnsana hürmet etmeli; bu hürmeti zorlamadan içimizde duymalıyız, diyordu. Ona göre sevgiden daha mühimmiş… Hülasa insana ve insanlığa hürmeti var…

* Fakat dünyadan ayrılabilir miydi? “Hayat o kadar güzel ki…” Hakikaten bu sabah saatinde yaşamak güzel şeydi.

* Hayır… Çünkü o zaman kendi benliğinin arasından bakıyordun. Kendini seyrediyordun. Ne hayat ne eşya bütün değildir. Bütünlük insan kafasının vehmidir.

16 Ekim 2025 Perşembe

Kitap Okumanın Ders Başarısı Üzerindeki Etkisi

 

Fotoğraftaki Kitap: Eşekli Kütüphaneci, Fakir Baykurt

Kitap Okumanın Ders Başarısı Üzerindeki Etkisi: Öğrenmede Gizli Güç

Kızım sınava hazırlanıyor. Onun gibi yüzlerce öğrencinin derdi ortak. Yorgunluğun tarifi yok. Kan, ter, göz yaşı, öyle bir yıl. Çalışmalarını kolaylaştırabilecek, yüklerini hafifletebilecek her yola talibiz, tam destekçiyiz. Bilimsel yöntemleri, öğretmen tavsiyeleri ve kitapların kılavuzluğunda ilerlemeye çalışıyoruz.

Okuma aşığı bir insan olarak ebeveynlik rolümün ana temalarından biri tabi ki okumak. Biliyorum, ders başarısı söz konusu olduğunda okuma alışkanlığının önemi ilk sıralarda yer alıyor. Kitap okuma alışkanlığı nasıl kazandırılır, en çok merak edilen sorulardan biri.

Aslında her öğrencinin bir öğrenme yöntemi vardır. Bu yöntemlerden hangisini kullanırsa kullansın, kitap okuma alışkanlığına sahip olmak büyük fark yaratıyor. Sınava hazırlanan çocuğu olan ebeveynler için çocuğuna kitap okumasını hatırlatmak, ders çalış demek kadar rutinin bir parçası haline geldiğini görüyoruz.

Açıkçası kitap okumak sadece derslere bağlandığında tüm sihrini kaybedebilir. Çünkü okumak, hayatın bir parçası haline geldiğinde güzel. Çocuklar okumayı küçük yaşlarda sevmeye başlarsa eğitim hayatı boyunca bir daha hatırlatmanıza gerek kalmaz. Bu nedenle kitap okumayı sevdirmeyi esas alarak kitap okumanın ders başarısına etkisi nedir hem kendim için hem de sizin için yazıyorum.

Okumak Sadece Bir Hobi midir?

İnsanın yapmasının zorunlu olduğu işler dışında zaman ayırdığı aktiviteler hobi olarak adlandırılır. Birine hobileriniz nelerdir diye sorarsanız kişiye göre kitap okumak cevabını alabilirsiniz. Kitap okumayı bir boş zaman aktivitesi olarak değerlendirenler mutlaka vardır; ancak okuma alışkanlığı ve başarı arasındaki ilişkiye bakılırsa, okumak sadece bir hobi değildir. Başarılı öğrencilerin ortak özelliği, kitap okuma alışkanlığının hobinin ötesine geçerek düzenli yapılan bir aktivite, özel zaman ayrılan bir etkinlik, bir iş haline gelmesidir.

Okumanın Ders Başarısına Katkıları: Her Kitap Bir Fark Yaratır

Sınava hazırlanan öğrencilerin ortak olumsuz geribildirimlerini düşünelim: “Zaman yetmedi, yetiştiremedim.” “Sorular çok uzundu” … Hepsinin ortak noktası okuma alışkanlığı altyapısına dayanıyor. Çünkü öğrencinin okuduğu her bir kitap eğitim hayatının da temelini güçlendiriyor.

Kitap okuma alışkanlığı kazanmış bir öğrenci ders başarısını artırma potansiyelini belirgin bir şekilde taşır. Başarılı olarak nitelendirilen bir öğrencinin okuma alışkanlığı yoksa zamanla körelir. Hatta akademik başarısı olmadığı halde çok okuyan insanların yeteneklerini keşfedişini ve iyi oldukları alanda kendilerini geliştirebildiklerini fark edersiniz. Bir öğrenci için okul hayatı boyunca ders başarısı ve kitap okuma arasındaki ilişki eğitimcilerin de en çok vurguladığı konulardan biridir. Kitap okumak, öğrenciyi dört önemli alanda geliştirir.

Anlama Becerisi

Okuduğunu anlama becerisi sadece ders çalışırken değil yaşamın her alanında önemli bir beceri. Okumak sadece ders çalışırken yapılan bir eylem değil. İşyerinde toplantı notları okuyoruz, öğretmensek öğrenci kompozisyon ya da sınavlarını inceliyoruz, yeri geliyor uzun uzun sözleşmeler okumak zorunda kalıyoruz. Okuma alışkanlığı kazanmak, okuma hızımızı artırırken daha kısa sürede okuduğumuzu anlama becerisini de geliştirir. Kimsenin fark etmediği ayrıntıları görebilmede ustalaştırır. Hızlı okuma ve ileri düzeyde anlama becerisinin gelişmiş olması bir öğrencinin eğitim hayatını kolaylaştırır. Başarının yolunu açar. Zaman kazandırır.

Dil ve İfade Gücü

Öğrencinin hem derse katılımda hem de yazılı sınavlarda kendini gösterebilmesi için güçlü bir dil hakimiyetine ihtiyacı vardır. İfade gücü ne kadar sağlamsa verdiği cevapları o kadar iyi temellendirebilecektir. Kitap okuyarak kelime hazinesini zenginleştiren öğrenci metni daha kolay kavrar, daha hızlı sonuca varır.

Odaklanma

Bir öğrencinin zamanını doğru kullanabilmesini sağlayan bir etken de gerektiğinde odaklanabilmesidir. Ders çalışmak için her zaman istediğimiz ortama sahip olamayabiliriz. Kitap okumaya odaklanabilenler ders çalışmak için de gerektiğinde konsantre olabilir. Okuma becerisini geliştirme, öğrencinin dikkatini bir konuya yöneltebilmesi, gerektiğinde süreli şekilde soru çözebilmesi için bir egzersiz vazifesi görebilir.

Zaman Yönetimi

Okuma alışkanlığına sahip olmak planlama becerisini geliştirmeyi de destekler. Okul yıllarında günlük rutinlerini planlamak, verilen işleri zamanında yetiştirmek aslında yetişkinlik döneminde devam eden alışkanlıklardır. Okumak sadece sınavlara değil hayata da hazırlar. Okuma alışkanlığının başarıya yansıması sadece öğrencilik hayatında değil her yaşta ve her işte karşımıza çıkar. Bugün “20 dakika kitap okuyacağım” diyen öğrenci zamanla hayatında birçok şeyi farkındalık kazanarak planlamaya başlayabilir.

Öğrenciler İçin Okuma Alışkanlığı Kazanma Önerileri

Çocukluk yıllarında ve öğrencilik hayatında okuma alışkanlığı kazanmak hem zor hem kolay. Merakını uyandıran, sevdiği bir konuda bir kitabı okumak önemli bir adımdır. Okumak insanın içselleştirebileceği bir aktivite olsa da bugünün sınav sisteminde yarışın bir parçası haline getiriliyor. Benim temennim okuma sevgisinin kalıcı olması. Peki öğrenciler için bir kılavuz, öğrenciler için kitap okuma alışkanlığı kazanma önerileri var mı?

·         * Her gün okumak. Süre ya da sayfa sayısı belirlemek alışkanlık kazanmak için iyi bir yöntem. Her gün 30 dakika okumak, 25 sayfa okumak ya da kitap bölümlerden oluşuyorsa “Bugün iki bölümü bitireceğim.” gibi hedefler okumayı arttırabilir.

·         * Sevdiğin konuda okumak da okuma alışkanlığı kazanmak için önemli. Öğrencinin ilgi alanı ve yaşı kitap okuma sevgisinin oluşmasında etkili bir kriterdir.

·         * Okunan kitap hakkında konuşmak, başkasına anlatmak da kitap sevgisini arttırır ve okuma alışkanlığı kazandırır. Ebeveynlere düşen bir görev daha: Gerekirse çocuğunuzla aynı kitabı siz de okuyun, konuşun, sorun. Kitap hakkında size aydınlatıcı bilgileri o versin, bilgisine hayret edin ve teşekkür edin;)

·         * Kitaptan uyarlama filmleri seyretmeden önce o filmin kitabı okumayı ön plana alabilirsiniz. Böylelikle filmi izlemek isteyen önce kitabı okuyacaktır:)

Başarının en büyük anahtarı meraktır. Kitap okumak merak duygusunu ortaya çıkarır. Gelişen hayal gücü, keşfetmenin heyecanıyla buluşur. Okumak öğrenmenin kapılarını açar. Ders başarısının arkasındaki gizli güçtür. Aynı zamanda kitap okumak bir zorlama haline gelmeden sevgiyle yapılırsa anlamlı ve güzeldir. Kitap okumanın faydaları neler, çocuklarınıza anlatmadan önce düşünün bakalım, okul hayatınızda size hangi kitap hangi derslerde başarıyı getirdi, yıldızınızı parlattı?

9 Ekim 2025 Perşembe

Kitap Okumanın Yazma Üzerine Etkisi: Yazar Olmak İçin Kitap Okumak Neden Şart?

 




Kitap Okumanın Yazma Üzerindeki Etkisi

Kendimi bildim bileli okuduklarımın etkisiyle bir yolculuğa çıkar ve hep şunu düşünürdüm: Yazar bunları nasıl yazıyor, sözcükleri nasıl böyle bir araya getiriyor? O gıptayla kıskançlık arasındaki ince çizgi var ya, işte o yıllardır benimle. Okudukça yazmaya doğru bir istek, bir yol haritası beliriyor. Ben de o çizgide karar verdim: Yazmalıyım.

Size sorsam hayaliniz nedir? Bir roman yazmak mı, küçük bir hikaye? Karaladığı şiirleri biriktirenler mutlaka vardır. Okumadan yazar olunur mu sorusu da burada cevap buluyor sanırım. Ne tarz okuyorsak onu yazmaya yöneliyoruz. Yazmak istediğimiz tür neyse onu okuyoruz. Söz konusu yazmak ve yazmayı geliştirmek olduğunda da öncelik verdiğim ilk konu yine kitaplar oldu. 

Edebiyat dünyasına bakınca yaratıcı yazarlık konusunda sayısız kaynak bulabilirsiniz. Kitap okumanın yazmakla olan o güçlü bağlantısı ve aynı zamanda önemli bir koşulu olduğunu kabul etmek gerekir. Kendim gibi yazma tutkusunu hayata geçirmeye çalışan herkes için kitap okumanın yazma üzerindeki etkisi nedir, kendimce bir şeyler paylaşmak isterim.

Kitap Okumak Yazma Beceresini Nasıl Geliştirir?

Yazı yazarken ihtiyaç duyabileceğimiz en önemli yetkinliklerden biri dili kullanma becerisidir. Kelime dağarcığının zenginliği, kendine has bir üslupla yazabilme bir yazarın dil becerisini ortaya koyar. Kitap okumak bu becerinin kazanılmasında büyük rol oynar. İyi olarak nitelendirdiğimiz, okumaktan keyif aldığımız yazarları düşünelim. En önemli ortak özellikleri dile hakimiyetleridir. Hem sözcüklerle dans eder gibi yazar hem de az ve öz şekilde en iyi ifade şekillerini kullanırlar. İnce ince nakış gibi işlemiş deriz. Kitabın kurgusu ve dil birbirine tutunmuş, bizi alıp götürmüştür. Peki bu beceri nereden geliyor, anlaşılıyor ki okumanın yazma becerisi geliştirme açısından rolü çok büyük. Kitap okumak, dilin tüm olanaklarına kapı açan önemli bir anahtardır.

“Okumak, kişinin kendi kafası yerine başka birinin kafasıyla düşünmesidir.” der Schopenhauer. Yazarken ihtiyaç duyacağınız empatiyi bu cümleyi düşünerek bulabilirsiniz. Kitapları ilginç kılan bir özellik de başka birinin gözleriyle görmek, başka birinin ayakkabısıyla yürümek, başka birinin aklıyla düşünmektir. Okumak, yazarken bakış açısını değiştirebilmenin etkili bir yoludur.

Okuma Alışkanlığı Kazanmak

Yazarların okuma alışkanlığına sahip olduğunu tartışmasız kabul edebiliriz. Herkes yazar olabilir mi tartışılır; ancak yazar olmak için kitap okumak alışkanlıktan öte bir yaşam biçimidir.  Günlük rutinlerinin bir parçası olarak kitap okuyarak yazmaya konsantre olabilen yazarlar vardır. Benim gibi okuduğu kitapların yazarlarını ve alışkanlıklarını merak edenler bunu fark eder.

Günümüzün en büyük eksikliklerinden biri olarak şikayet ediliyor: “Kitap okumuyoruz!” Podcastler, sesli kitaplar, kitap özetleri hayatı ne kadar kolaylaştırıyor değil mi? Ben burada çok çok şahsi önerilerde bulunabilirim: Elinize kitabınızı alın, dünyayla iletişimi kesin ve okuyun. Cep telefonunuz, tabletiniz sizi uzakta bir yerde beklesin, bir süre, gerçekten dayanabilirsiniz.

Okuma alışkanlığı nasıl kazanılır, popüler bir konu olarak görülebilir. Kitap okumanın faydaları sıralanırken sınav başarısı da dahil hayatın her aşamasındaki ilerleme, okuma alışkanlığı ile doğru orantılı değerlendiriliyor. Ben okuma alışkanlığı kazanmak için çabalamadım, okuma alışkanlığıyla kodlanmış olarak doğduğuma inanıyorum. Çünkü ben hep okuyordum, okumak benim için hiçbir zaman hobi olmadı. Bir iş gibi mesai yaptığımı söyleyebilirim. Keyfi, duygusu, bıraktığı etki, bana katkısı, sadece beni ilgilendiren bir iş. Alışkanlık sahibi olmak da çok kişisel durum. Şunu biliyorum, sizi etkileyen bir kitap önünüze düştüğünüzde artık kapının diğer tarafına geçiyorsunuz. Yol uzun, güzel, rengarenk, sonsuz. Yani sadece okuyun. Alışkanlık kendiliğinden geliyor. Sevdiğiniz yerde, sevdiğiniz şarkıyla, sevdiğiniz kişiyle ya da evcil hayvanınızla yan yana; otobüste, vapurda, trende ya da bir bankta… Nerede isterseniz okuyun. Kaç dakika kaç sayfa düşünmeden, kendiliğinden nasıl ilerliyor, şaşıracaksınız.

Bir Yazar Adayı Neler Okumalı?

Okuduğunuz başlık benim kendime en çok sorduğum sorulardan biri. Yazmak istiyorsam ne okumalıyım? Schopenhauer cevabı veriyor yine: “İyi olanı okumak için kötü olanı hiçbir zaman okumamayı insan kendisine düstur edinmeli: Çünkü hayat kısa ve hem zaman hem dinçlik insan için sınırlı” ve “En iyi öğretmen iyi bir kitaptır.” Yazmak isteyenler için Schopenhauer’u okuma listenize mutlaka alın dememe gerek kalmadı sanırım:)

Okumak kadar ne okuyoruz, bence önemli bir konu. Her kitap, her yazı bir emek ve saygıyı hak ediyor; ancak zaman sınırlı. Kendi beklentimize uygun, bizim için çıtayı hep yükseltecek eserlere yönelmek gerekiyor. Şu yaşımdaki tecrübelerim diyor ki Türk Edebiyatı ve Dünya Klasikleri genç yaşta elden geçmeli ki tekrar tekrar okunabilsin. O kitaplarda geçen kelime dağarcığı, anlatım biçimi, üslup ve dönemi yansıtırken yarattığı farkındalık hiçbir yerde bulamayacağınız bir hazine, bir okul. Ayrıca farklı türde kitaplar okumanın da yazma üzerindeki etkisi yadsınmamalı diye düşünüyorum. Roman, öykü, şiir, deneme gibi farklı türde kitapları okumak bir yazarın yazma biçimini zenginleştirecektir.

Yaratıcı yazarlık üzerine kitaplar, önce nasıl bir okuyucu olmak gerekir, örnekleriyle yön verebilen kitaplar mutlaka baş ucunda yer almalıdır. Aklıma gelen ilk kitap da Murat Gülsoy’un Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık kitabıdır. Yaratıcı yazarlığı, yazmayı konu alan kitapları inceleme fikrinin bu kitapta okuduğum bir cümleyle ortaya çıktığını söyleyebilirim. Yazar, edebiyatın yalnız yapılan bir sanat olmadığını, paylaşılarak geliştirilen bir etkinlik olduğunu vurguluyor. Öğrendiklerimi paylaşabilme ve bunu yazarak gerçekleştirme fikrinin beni cesaretlendirdiğini mutlaka paylaşmak isterim.

Yazar Adayları İçin İpuçları

Yazar adaylarına öneriler dersem bilgilerim yetersiz kalabilir; ama kendi okuduklarımdan, öğrendiklerimden beni motive eden tavsiyeler için bir derleme yapabilirim:

·         Yazmak için yetenekli olmak gerekmez, sadece yazmak gerekir. Doğuştan yaratıcı yazar yoktur, yazma tutkusunu hayata geçirebilmiş yazar vardır. Belki de asıl yetenek o tutkunun peşinde gidebilmek için inat etmektir. Jack London’ın kitabı Martin Eden, bu inadın en güzel örneklerinden biridir, bana göre.

·         Nitelikli eserler okumak, seçicilik de bence önemli bir ipucu. Zamanını iyi eserlere ayıran okuyucular yazmak için iyi bir öğretmene sahip olurlar.

·         Çok sık yazmak ve bunu içtenlikle yapabilmek iyi yazar olmanın yolları arasında sihirli bir formüldür. Sabah işe gider gibi, dükkanını açar gibi yazmaya başlamak. Her yerde okuduğum ortak nokta: Otur ve yaz!

Kesin olan bir şey var: Yazarlık ve okuma ilişkisi yazmak isteyen herkesin karşısına çıkar. Birbirinden ayrı düşünülemez. Siz de yaratıcı yazarlık, yazmak hakkında kitaplar arıyorsanız; kitaplardan yazma ilhamı almak mümkün mü merak ediyorsanız “Yazmak İçin İlham Veren Kitaplar” yazıma  https://harmoniaes.blogspot.com/2025/06/yazmak-icin-ilham-veren-kitaplar.html ulaşabilirsiniz. Okuduğunuz her satır, yazmak için bir sebep, bir adım olabilir.

Kaynak:

* Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine, Arthur Schopenhauer,

* Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık Kurmacanın Bilinen Sırları ve İhlal Edilebilir Kuralları, Murat Gülsoy

 



Fotoğraflar: 03.09.2025, Ormanya, Orman Kütüphanesi

2 Ekim 2025 Perşembe

Sartre ve Özgürlük Yolları

Birkaç yıl önce çektiğim bu fotoğraf kıyıda köşede dururken karşıma çıkan bir cümlede yerini buldu:

“Su kıyısında balık tutan ihtiyar, gazino, hasır şapka ve masmavi, öylesine sakin öylesine huzurlu bir gök.”

Özgürlük Yolları III, Yıkılış, Jean Paul Sartre

Sartre ve Özgürlük Yolları

Sartre ile ilk tanışmam üniversite yıllarına dayanıyor. “Bulantı” üzerine bir ödev hazırlamıştım.  O “bulantı” hissi aklımın bir köşesinde kaldı. Nasıl iyi bir roman yazarı olduğunu da Özgürlük Yolları ile keşfettim diyebilirim. Akıl Çağı ve Yaşanmayan Zaman kitabını bitirdikten sonra uzun bir ara vermiştim ki artık üçüncü kitabı da bitirmeliyim dedim.  Bu sefer ilk kitaptan başlayarak üçlemeyi tamamladım. Savaşın ortasında birbirine geçmiş hayatları okudukça anladım, dünya siyasetle kötüleşiyor, o kadar net! Özgürlüğü Sartre üzerinden okumadan, tartışmadan hiçbir işe girişmemeli insan. Rahatınız kaçabilir, yaşantınızı tekrar sorgulayabilirsiniz. Bize yaşattıklarının ne olduğu üzerine bir farkındalık yaşayabilirsiniz.

Özgürlük Yolları Serisi Ne Anlatıyor?

Özgürlük Yolları Serisi, II. Dünya Savaşı dönemini siyasal ve ekonomik durumu farklı olan karakterlerin yaşamı üzerinden anlatıyor. Sartre’ın özgürlük hakkındaki fikirlerini karakterlerin eylemleri üzerinde görmek mümkün. Herkes kendi eylemlerinden ve kendi kararlarından sorumlu. İyi de var kötü de… İnsan eliyle gelen savaş yaşamı ve ölümü sorgulatıyor: “Ölümün, yaşamın gerçek ve gizli bir nedeni olduğuna karar verdim” Haklı. Sevgiyi sorgulatıyor, ne için yaşadığımızı sorgulatıyor. Seçimlerimizi sorgulatıyor. Sizin için üç kitaba da değinerek merak uyandırmayı umuyorum.

Akıl Çağı

Mathieu, bir felsefe öğretmeni. İlk kitap Mathieu’nun nişanlısının hamile kalması ve kürtaj olabilmesi için gerekli olan parayı nasıl bulacağını düşünmesiyle başlıyor. Marcelle anne olmak istiyor mu, duygularını paylaşamayacak kadar zayıf. Durumun nereye varacağını okurken kitaptaki diğer karakterler üzerinden varoluşu, özgürlüğü, burjuvaziyi, komünizmi tartışıyoruz.

“Özgür olmak! Kendi kendinin nedeni olmak: Benim, çünkü ben olmak istiyorum, diyebilmek. Kendi kendinin başlangıcı olabilmek.”

Yaşanmayan Zaman

İkinci kitapta savaşın kapıya dayandığını anlıyoruz; fakat kitabı ikinci kez okurken birçok şeyi hatırlamakta zorlandım. Karakterler arasındaki geçiş çok hızlı. Bölüm atlamasını işaret eden bir iz yok, o yüzden dikkatli okumak gerektiğini söylemek isterim. Savaşın gerçekte ne olduğunu, kadınlar üzerinde nasıl daha da ağırlaştığını anlatan, tespit niteliğinde cümleler görebilirsiniz:

“… savaş iyi niyetli insanların sürü sürü kurban edildiği bir eski çağ töreni, bir suçsuzlar katliamı.”

“Savaş bir hastalık değildir. Değildir. Savaş katlanılmaz bir felakettir, çünkü insana insan eliyle gelir.”

“Savaş her şeyi alıyor, her şeyi gasp ediyor…”

Yıkılış

Fransa işgal altında. Barış nedir ki? Sadece bir anlaşma mı? Silahların susması mı? “Şimdi ne olacak?” “Biz şimdi ne olacağız?” sorusu kitabın sonuna kadar insanın içini kemiriyor. Savaştan daha kötü hiçbir yok, savaşın getirdiği iyi hiçbir şey yok. Oradan oraya bir sürüklenme, hastalık, açlık var. Gerçek sadece açlık oluyor, aslolan ekmek oluyor.

“İnsanlar ve ülkeler birbirine benzer, herkes kendi çıkarına…” cümlesinin yazıldığı tarihe bakıyorum, biz hala yaşıyoruz. Bunu düşünmeyenimiz kaldı mı?

“İnsan özgürlüğe mahkumdur.”

“Dünyanın dışında, geçmişin dışında, benim dışımda; özgürlük bir sürgündür ve ben özgür olmaya mahkumum.” Yaşanmayan Zaman-Özgürlük Yolları II

Jean Paul Sartre hakkında bilinen en önemli sözlerinden biri “İnsan özgürlüğe mahkumdur.” Anlaşılması kolay bir yargı değil. Biz özgürlüğü işimize geldiği gibi alıyoruz. Her istediğimizi yapabilmeyi, aklımıza geleni söyleyebilmeyi, istediğimiz gibi davranabilmeyi özgürlük sanıyoruz. Okul sıralarından beri bize anlatılan bir sınır da var: Başkasının sınırlarını ihlal edemeyecek kadar özgürüz. Yine de açık mı her şey? Bence Sartre okumadan özgürlüğü anlamak mümkün değil. Çünkü Sartre’da özgürlük, sorumluluk gerektiren bir kavram. Özgür olmak için taşın altına elini koymak, eylemlerinin sonucunun sorumluluğunu üstlenmek gerekir. Sartre için özgürlük bencillik ya da eylemsizlik değil aksine karar vermeye, kendi tercihlerini yaparak harekete geçmektir.

Eylem

Sartre’da özgürlük ve eylem ilişkisini düşünürken kitaptaki bir cümlenin altını çiziyorum: “İçinde eski, uzak bir tutku başını kaldırıyor birden; çalışmak, çok çalışmak ve üzerinde görevini ve sorumluluğunu bilen bakışların ağırlığını taşımak.”

Gerçekten özgür müyüz?

Tarihte benzeri görülmemiş bir dönemin içinde yaşıyoruz. Neşesini çalıyorlar insanların neşesini… Yıkılış’ta ne güzel anlatıyor tek bir cümle: “Baskı rejimlerinde mutlu olmalarına olanak yok insanların. Biliyorsun.” Ben biliyorum, belki sen de biliyorsun. Kim bilmiyor? Umutlarını yok ediyorlar insanların, herkes üzerine ölü toprağı serilmiş gibi. İnsan düşünmeden edemiyor. Gerçekten özgür müyüz?

Ben başka bir pencere açmak istiyorum. Haksızlığa uğrayarak içerde tutulanlar dört duvar arasında sıkışmış kalmış gibi geliyor; fakat fikirleri, umutları her an dışarıda. Bir tarafta da onların içerde olmasına muhtaç birileri var?

Kim daha özgür? Sadece korku aşılayarak fikirlerini dikte edenler mi özgür şimdi?

Vicdanı rahat olan kimseden daha özgür biri var mı acaba?

 


3 Haziran 2025 Salı

Yazmak İçin İlham Veren Kitaplar

 

Yazmak İçin İlham Veren Kitaplara Bakış

İçinde yazma tutkusu olan herkesin farklı bir hikayesi vardır. Kimi hayal dünyasını çocuk öyküleriyle ortaya çıkarırken kimi gözlemlerini hikayeleştirmiştir. Denemeler yazmak, makalelerle fikrini daha güçlendirmek ya da her şeyi şiirle anlatmak, yazmayı seven biri için zorlu; ama güzel bir yoldur. Bu, okurken de yazarken de kelimelerin gücüne inananların yoludur.

Gelişen teknoloji birçok bilgi kaynağını bize sunuyor. “Nasıl yazar olunur” sorusunu yazan birçok kişiden biri de siz olabilirsiniz. Cevabı uzun, yaşayarak tecrübe edilebilen ve çok çok yazmanın neticesinde anlaşılabilir bir soru olduğunu düşünüyorum.

İyi bir okuyucu olmak için gayret gösterirken yazmak için duyduğunuz heyecanı da kaybetmiş hissedebilirsiniz. Yazmaya nasıl başlayacağınızı düşünüyor ya da yazmaya uzun bir zaman ara vermiş olabilirsiniz. İşte yazmak için ilham veren kitaplar dizisi de bu arayışın bir sonucudur.

Yazmak Bir Yetenek mi, Öğrenilebilir mi?

Kalemi güçlü yazarları okumak ayrı bir keyif verir. “Kalemine sağlık” deriz. O sözcükler nasıl bir araya geliyor da büyülü bir dünyaya çekiyor okuyucusunu? Söz konusu yazarlık olduğunda yazmak yetenek midir, en çok merak edilen sorulardan biridir.

Yazmak geliştirilebilen bir şeydir. Yazma yeteneğini ortaya çıkaransa yazma isteğidir. Kalemi eline almadan ya da klavye başına oturmadan böyle bir yeteneğe sahip miyiz, bilemeyiz. Öğrenilmesi gereken kısmı tabi ki dile hakimiyet. Bir de yazmayı alışkanlık haline getirmek. Sporcunun günü gününe antrenman yapması gibi… Bir doktor adayının kadavra ya da maket üzerinde çalışması gibi… Yetenek ve gayretin işbirliği gerekiyor.

Yaratıcı Yazarlık Nedir?

Yaratıcı yazarlık nedir, yazmak için adım atanların en çok araştırdığı konulardan biridir. Duyguları, düşünceleri, herhangi bir olayı ya da bilgiyi kelimelere dökerken bunu etkileyici bir şekilde yapabilme sanatı olarak tanımlanabilir.

Yaratıcı yazarlık, son dönemde en çok dikkat çeken alanlardan biri. “Yazmak istiyorum bir türlü başlayamıyorum” cümlesini duymuş olabilirsiniz. Bizzat kendiniz “Yazıyordum ama artık tıkanmış durumdayım” diyebilirsiniz. Yaratıcı yazarlık bu noktada daha ilgi çekici görünmektedir. Bize, yazı yazmanın öğrenilebilir ve geliştirilebilir olduğunu göstermektedir. Burada tercih sizin, daha çok kaynak kitaba sarılabilir ya da yaratıcı yazarlık programlarını deneyimleyebilirsiniz. Ya da direk okyanusa dalar gibi oturur, yazmaya başlarsınız.

Yaratıcı yazarlığın, yazmanın bu kadar gündeme gelmesindeki bir sebep de dijital içerik üreticiliğinin gündemde olan bir iş alanı olmasıdır. Bugün birçok marka, kurum, internet sitesi donanımlı içeriklere yer vermektedir. Kalemine güvenenler için profesyonel bir gelir aracı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Ne yazmak istiyorsanız yazabilirsiniz. Önemli olan hedefiniz, yazmak istediğiniz konuda bilgi birikiminiz ve isteğiniz… Saatlerce o sandalyeden kalkamayabilirsiniz. Yazdıklarınızı tekrar tekrar okuyarak körleşebilirsiniz. Hazır mısınız?

Nasıl Daha İyi Yazabiliriz?

Yazmaya başlarken kişinin etkilendiği faktörler ya da ihtiyaçlar içsel ve dışsal nedenler olarak değişebilir. Bir masa, defter, kalem ya da bilgisayar varsa yazmak için başka bir şeye ihtiyaç duymayabilirsiniz. Yazmak için bir içsel motivasyon olması gerektiğini de düşünenler olabilir. Temel olarak iyi yazmak iyi bir okuryazarlığa dayanır. Daha sonra nerede ve hangi materyallerle yazmak istediğinize siz karar verebilirsiniz.

Kendi yazım tarzınızla okuyucunun beklediği yazı örtüşmeyebilir. Net ve kısa cümlelerle anlaşılır ifadeler kullanmak, noktalama işaretlerini doğru kullanmak, kelime hazinesinin zenginliği yansıtan cümleler iyi bir yazının işareti olabilir. Etkili yazı yazma teknikleri olarak görebileceğiniz bu püf noktalarından en önemlisi her gün sistemli bir şekilde yazı yazmaktır. Her gün aynı saatte mesaiye başlar gibi koltuğunuza oturmalı ve yazmadan kalkmamalısınız. Birgün bu yazdıklarınızdan beslenerek iyi eserler çıkarabilirsiniz.

Yaratıcı yazarlık konusunda yaptığım okumaların neticesinde aynı kararlılığı görüyorum. Söz konusu yazarlık olduğunda bir derya ile karşılaşabilirsiniz. Ben, henüz okuyabildiğim, beni etkileyen ve ilham veren kitapları sizin için paylaşıyorum.

Yazmak İçin İlham Veren 13 Kitap

Okumak, özellikle etkileyici metinler okumak yazma isteğini ve yazının kalitesini beslemektedir. Ben de yazmakla arama giren mesafeyi kapatmak için önce kitaplara sarılanlardanım. Sıraladığım kitaplar hakkında yazar olmak isteyenler için kitaplar demek iddialı olabilir. Çünkü literatürü bundan daha zengin olan değerli okur ve yazarlarımız mutlaka vardır. Ben sadece şimdilik bana ilham veren kitapları sıralıyorum. Bunlar arasında sizin de okuduklarınız olabilir. Bazıları merak da uyandırabilir. Sizin için paylaşıyorum.

1.    Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık-Murat Gülsoy

2.    Martin Eden-Jack London

3.    Mesleğim Yazarlık-Haruki Murakami

4.    Sen de Kendi Hikayenin Kahramanısın-Kendra Levin

5.    Bir Kuştan Öbürüne-Anne Lamott

6.    Dümeni Yaratıcılığa Kırmak-Ursula K.Le Guin

7.    Bir Yazar Nasıl Okunur?-John Freeman

8.    Genç Yazarlar İçin Hikaye Anlatıcılığı Üzerine-Celil Oker

9.    Yazarın Yalnızlık Burcu-Semih Gümüş

10.  Yazma Sanatı-Stephen King

11.  Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine-Schopenhauer

12.  Deneme Yazmanın Temel Kuralları-Nigel Warburton

13.  Felsefe Okuma Rehberi-Nigel Warburton

Benim yeni maceram bu on üç kitabı tekrar elime alarak yazmaya başlamak. İşte o zaman yaratıcı yazarlık nedir, tekrar cevaplamam gereken bir soru olarak karşıma çıkabilir. Olsun, ben de tekrar sorgulamaya ve cevap aramaya hazırım.

Sizin için ufuk açıcı olmasını umduğum ya da en azından edebiyat üzerine keyifli saatler geçireceğiniz bir okuma dizisi olmasını diliyorum.