Şu dudağının kenarında başlayan ince tebessüm,
Ve izlediği o tek gamze…
Işıklı bir yol var ki,
Gözlerinin siyah harelerinden gelen…
“Biz” e giden yolun haritasıdır işte,
Tüm “acaba”ları “mümkün” kılan…
Edebiyat, kitap içerikleri, şiir, deneme... Yazmaya bir yerden başlamak lazım...Bir kitaptan, bir cümleden ya da bir dizeden; bir notadan veya tanıdık gelen bir ezgiden... gerektiğinde bir 'es' vererek bir yerden başlamak lazım...
Şu dudağının kenarında başlayan ince tebessüm,
Ve izlediği o tek gamze…
Işıklı bir yol var ki,
Gözlerinin siyah harelerinden gelen…
“Biz” e giden yolun haritasıdır işte,
Tüm “acaba”ları “mümkün” kılan…
Dur bakalım,
Bir oyuncak kavgasıydı bizimkisi, ki hala paylaşamadığımız şeyler var -bence-
Onca zamandan sonra,
Bir çocuk kırılmış oyuncağına nasıl bakarsa, öyle bakıyorum sana. Oyuncağını kıran kendi olsa da...
Çocuktur, unutur -ki unuttuğu görülmemiştir-bence-
Aşk çıkmazı diyorlar...
Halbuki içinde senin olmadığın bir yol mutlaka olmalı... Yollarım sana çıkmamalı...
Umut çıkmazı...
Ben neredeyim şimdi, hangi çıkmazdayım?
Düşünmek birini,
Ve düşünülmek düşündüğün tarafından,
Karşılıklı birbirini düşünmek...
Eski bir oyun vardı hani,
Saat saat üstüne...
-Sağ ol, dedi adam.
-Niçin? diye sordu kadın.
-Geldiğin için, diye yanıtladı adam.
-Sen de sağ ol, dedi kadın.
Akşamın bir vakti, kadın tam bahçe kapısından içeri girecekken bu teşekkürle -teşekküre dair sorgula-ma- son kez geriye dönüp bakmıştı.
Kim bilir?
Belki de teşekküre hiç gerek yoktu...
(2004)
Bana anlattıklarına bakılırsa sen kendinden kaçar gibisin.
Sürüklenmektesin bir uçuruma onulmaz yaralarınla,
Ve yaralarına karşı umarsızsın...
Mutlu olmak istiyorsan aşkta tutarlılık arayamazsın!
Her türkü bir ağıttır,
'Seven'den 'sevilen'e yakılan.
Sunulmuş iki seçenek vardır...
Ve her türkünün varış noktası aynıdır:
"Ya beni de götür ya sen de gitme"
'Seven' nasıl çaresizse 'sevilen' de çaresizdir artık..
Tek çare birlikte olmaktır.
Her türkü nicedir kavuşamayan iki sevgilinin vuslatıdır aslında... (2004)
“İnsanın sevdiği bir ev olunca, kendisine mahsus bir
hayatı da olur.”
*Huzur-Ahmet Hamdi Tanpınar
Evde olmak, bir eve ait olmak, o evde kendini iyi ve güvende
hissetmek… Mutlu da gelsen mutsuz da gelsen evinde olmanın verdiği o şükür
duygusunu yaşamak…
Barınmak için, güvenlik için bir evi olmalı insanın. Tabi ki
bu ilk öncelik! Peki sonra?
Evini sevmek hayatı sevmeyi de kolaylaştırıyor,
yaşadıklarını da.
Ev o kadar kişiye özel, kendisine özgü ve o kadar kendiliğinin
bir parçası ki, ev ev üstüne olmuyor…
Bazen de evin içindeki şehir kalabalığı iyi geliyor …
Eşya mı güzel yapıyor evi, yoksa senin hislerin mi?
Zamanla öğreniyor insan, en zor arayışın “ev” de olduğunu, bir de, eve ne koysan aslında ol-madığını…
Yaşamak, bazen ne istediğini bilmeden
Bazen de sadece bir ağaç gölgesindeki huzuru aramak,
Belki de bu yüzden biraz umutsuz,
Biraz da umutlu…